Tanıtım

JEOFİZİK MÜHENDİSLİĞİ KAVRAMI

ABET, (The Accredidation Board for Engineering and Technology) Mühendisliği? insan yararı için pratik, deneyim ve çalışma ile kazanılan matematik ve doğa bilimlerin uzmanlığı? olarak tanımlar. Mühendislik bir uzmanlıktır. Hukuk, tıp, mimarlık ve öğretmenlik gibi topluma karşı büyük sorumluluk taşır. Özel bir bilgi bütününe dayanır. Ve mühendisler profesyonel statüler doğrultusunda iyi bir şekilde bilgilendirilip eğitilir.

Bilim adamları ve mühendisler aynı şekilde matematik ve doğa bilimleri doğrultusunda eğitilir. Fakat bilim adamı, bilgiyi yeni bir bilgi için kullanırken, mühendis, yararlı aletler, yapılar ve işlemler geliştirmek ve tasarlamak için bilgiyi uygular. Diğer bir deyişle, bilim adamı bilmeyi mühendis ise yapmayı amaçlar (Eide ve diğ., 1979).

Thodore von Karman'ın (Beakley ve Leach, 1982) deyilşiyle:
"Bilim adamı doğada var olanı araştırır, Mühendis ise varolmayanı oluşturur "
Gleg (1969) bilim ve mühendisliğin fonksiyonunu ( işlevini) aşağıdaki biçimde tanımlar:

Bilim adamı bilinen bilgileri geliştirerek ve düzenleyerek kullanabilir hale getirir. Başka bir deyişle bilim adamı bilgiyi arar, mühendis o bilgiyi yararlı bir şekle dönüştürür. Mühendisin daha geniş fırsatları vardır. Çünkü, bilim adamıyla karşılaştırırsak, bir bilim adamı hayatı boyunca bir tane insanlık yararına gerçek bir şey yaratırsa şanslıdır ve bundan sonra çalışmayabilir de. Bir mühendis sınırsız fırsatlara sahiptir. Düzinelerce özgün tasarımlar yapabilir ve bunların çalışır duruma geçmesinden de tatmin olur. Mühendis bir bakıma, bilim adamı tarafından bilinmeyen yaratıcı bir sanatçıdır. Bir mühendis her şeyi yapabilir. Bilimin geçmişteki ve bugünkü icatlarını düzenleyerek endüstri dünyasına kazandırır. Onun materyali çok boldur, problemleri büyüleyici ve kişisel yeteneğe dayanmıştır.

Mühendisliği bir bilim olduğu kadar bir sanat olarak da kabul edebiliriz. Mühendislik bazı ilkeler, yöntem ve çalışarak öğrenilemeyen bazı becerilere dayalıdır. Bu meslek deneyim ve profesyonelce yapılan pratiklerle öğrenilir.

Mühendis problemlere cevap ararken doğadaki materyallerden ve doğal güçlerden yararlanır. Tabii ki sınırsız materyal listesi vardır. Mühendis kendi tasarımlarını (dizaynlarının) gündemde kalmasına çalışır.

Mühendis enerji kaynaklarından yararlanır: Petrol, kömür, gaz, nükleer bölünme, hidroelektrik güç, güneş enerjisi ve rüzgar.

Mühendisler, dünyanın materyal kaynaklarının ve enerjisinin sınırsız olmadığının farkındadır. Eski çalışmaların yeniden gündeme getirilmesinden ziyade, varolan materyallerin yeniden kullanılması mühendisin yapması gerekendir.

Mühendisler ekonomik çözümler ararlar. Bu demektir ki çözüm üretirken parayı, zamanı, materyalleri ve diğer kaynakları ekonomik şekilde kullanırlar.

1960?ların sonuna kadar mühendislik çalışmalarının planlanması ve yapılmasındaki tek ilke ekonomiklik idi. Havaalanı, otoban ve diğer yapılaşma inşaatlarının çevreye ne kadar zarar verdiği konusunda çok az şey biliniyordu. 1969?da teknolojik başarıların açıklamaları ABD'nin ?Ulusal Çevre Yasa?sı halka açıklandı. Böylece mühendislik, aynı zamanda teknolojinin insan ve çevre üzerindeki zararların bilinmesi şeklinde genişledi.

Sonuç olarak tüm mühendislerin işi insanlık yararı içindir. Yarattıkları tüm çözümler insanlara yöneliktir.

Şimdiye kadar bahsedilen mühendislik alanlarında ve uzmanlıklarında, mühendislerin doğru faaliyetler ve bunların fonksiyonları vardı. Bu fonksiyonlar şöyledir; araştırma, geliştirme, tasarım, üretim, inşaat, operasyon, satış ve yönetim.

1-) Araştırma: Bilinen bilgilerin daha iyi anlaşılabilmesi için yapılan çalışmalar veya yeni bilgi aramayı içerir.
2-) Geliştirme: Araştırmanın sonuçlarını ve keşiflerini, yararlı, kullanışlı ürünler ve metotlar haline dönüştürmeyi içerir.
3-) Tasarım: Detaylı planların, enformasyonların, ön bilgilerin düzenlenmesi ve bitmiş bir ürün ya da çalışmanın işleve geçirilmesine kadar süreci içerir.
4-) Üretim: Hammaddelerden, endüstriyel aletlerle üretime geçmeyi içerir.
5-) İnşaat: Düzenlemelerine ve materyallerin yapılara dönüştürülmesini içerir. (Örn: Binalar, otoyollar, iletişim ve güçleri)
6-) Operasyon: Mühendislik ilkelerinin veya performanslarının pratiğe dökülmesini içerir.
7- Satış: Teknolojik endüstrideki satışta her zaman makinaları, parçaları, aletleri ya da müşterilerin ihtiyaçlarına en iyi karşılık veren eğitilmiş mühendisler gereklidir.
8-) Yönetim: Bu birçok endüstride mühendisler tarafından yapılmakta olan bir konumdur. Problemlerin çözümleri, finans, organizasyon, halkla ilişkiler ve satış konusundan sorumludurlar. Aynı zamanda personelin seçimi ve koordinasyonu, gelişmeler, üretim ve birçok diğer departmanlarda da sorumlulukları altındadır.

Bir uzman için yalnız çalışmak mümkün olduğu halde çoğunlukla bir grup personelle çalışmak daha yaygındır. Gruptaki her personelin ayrı bir faktörü vardır. Örneğin bir grup; mühendis, teknoloji uzmanı ve işçilerden oluşur.

 

Bu listenin en üstünde mühendis bulunur. Karar verici ve düzenleyici olduğu gibi mühendislik takımının liderliği görevini üstlenir. Daha sonra, planlamada, inşaatta ve mühendislik aktivitelerinde mühendise yardımcılık yapan teknisyen gelir. Teknolji uzmanı klasik görevleri, teknik satışlar, inşaatın denetlenmesi, rutin ürün geliştirmesi, materyal, alet ve iş gücü arasında koordinasyon kurmaktır. Bu teknisyenin eğitimi minimum 4 sene olmalıdır.

Mühendislik Teknisyenleri ise pratik işleri başarmaktır. Teknisyenin görevi veri toplamak, araştırmak, tasarım yapmak, inşaat projeleri üzerinde teftiş yapmaktır. Teknisyenler genelde 2 sene eğitim alır.

İşçiler ise konularında yetenekli insanlardır. Tasarım göre materyalleri ve ürünleri üretirler. Elektrikçi, marangoz, makinist, maketçi gibi kişiler işçilerdir. Bu insanlar işlerini genellikle eğitimle değil de işte tecrübe kazanarak öğrenirler. Bir yüksek okula gerek yoktur.

Mühendislik birçok çeşidi olan bir uzmanlıktır. Birçok irili, ufaklı branşı ve özellikleri kapsar. Her teknolojik bilgi için farklı bir mühendislik dalı vardır. Gelecek paragraflarda bazı mühendislik branşlarından bahsedilecektir. Bunlar genel olarak ele alınacaktır. Bir mühendisin birkaç branş üzerinde aynı anda uzman olması pek yaygın değildir.

Mühendisliğin çok çeşitli tanımları yapılsa da bu tanımlarda ortak yön, "doğadaki madde ve enerjinin tasarım süreci ile insanlık için ürünlere dönüştürme etkinliği" dir (Bakınız, Taşpınar, 1972; Adams, 1994). Burada "madde (hammadde olarak), enerji ve ürün" sözcükleri en geniş anlamlarì ile kullanılmıştır. Örneğin bir Pirit minerali de maddedir, her gün soluduğumuz hava da bir maddedir. Öte yandan deterjan bir üründür, bilgisayar da bir üründür. Mühendisliği bu anlamıyla kabul edince Jeofiziği bu anlam içinde nasıl bir yere oturtmak gerekir? Jeofizik, Yerküre'deki madde ve enerji ile doğrudan ilgili olduğu kesindir. Bilim olarak bakıldığında Yerküre'deki bu madde ve enerjiyi derinlemesine inceler, araştırır, didik didik eder. Ama tasarım sürecini kullanarak bu madde ve enerjiden bir ürün (yani daha somut olarak bir ampül yada bir buzdolabı veya bir elektrik santrali vb. bir şey) ortaya koyar mı ?

Bu sorunu jeofizik terminolojisiyle nasıl çözeceğiz?Yoksa jeofizik bir mühendislik dalı değil mi ? Bu sorunu aşmak için önce ürün sözcüğü ile neden sonuç ilişkisi içinde bulunan üretim sözcüğünü açalım. işletmeciler üretimi, mal ve hizmet üretimi olarak ikiye ayırırlar (Tosun, 1990). Demek ki bir üretim süreci sonucu oluşan ürün iki farklı süreçle üretiliyor. Hizmet ve mal olarak. Bununla birlikte iki sektör olarak ta mal ve hizmet sektörünü ayırmamız mümkündür. Mal üretimi sektörü, belki yukarıda tanımladığımız mühendislikte, temel faktörlerden biridir. Bu, doğanın ürünler haline dönüştürülme sürecidir. Veya Doğa bozulup, tahrip edilip ürünler olarak yeniden oluşturulur. Örneğin demirin hammaddesi hematit doğadan alınır ve tasarım süreci sonucu örneğin evimizdeki bir buzdolaba yada bilgisayarımızdaki bir parçaya dönüşür. Mühendisliğin hizmet sektörü ise dönüşen bu ürün bozulduğunda ortaya çıkar. Örneğin buzdolabın ya da bilgisayarın tamir edilmesi. Bu da bir mühendislik sürecidir. Fakat bu mühendislik sürecinde bir mal değil, hizmet üretilir. Jeofiziğe bu açıdan bakıldığında hizmet üretimine daha yakın bir mühendislik dalı olduğunu görüyoruz. Jeofizik mühendisi, Yerküre ve çevresini araştırdığı ve bunun mühendisliğini yaptığı için, Yerküre'yi değiştirerek bir ürün olarak yeni bir Yerküre oluşturacak güce sahip değildir. Yerküre milyonlarca yıldan beridir vardır ve yaşantısını sürdürmektedir. Fakat yerküredeki değişikleri belirleyerek ve bunların olası zararlı etkilerinden insanları koruyacak yöntemlere sahiptir. Bu da bir noktada hizmet üretimidir. Çünkü Yerküre'yi değiştirerek yeni bir Yerküre oluşturacak gücümüz olmamamıza rağmen Yerküre'deki çevresel bozulmalarì (tıpkı bilgisayarın bozulması gibi) örneğin depremleri, heyelanları, selleri saptayabilir, etkilerini önceden görüp önlem alınmasını sağlayabiliriz. Örneğin bir deprem tasarlayabilir ve yeryüzüne, binalara, canlılara etkilerini saptayabiliriz. Ya da binaların oturacağı zemini araştırarak binanın buna etkisini tasarlayabiliriz. Buna göre de bir hizmet ürünü olarak yapılacak binanın temel tipi saptanabilir. Veya yeryüzünün su, petrol ve doğal gaz potansiyelini belirleyerek, insanlara doğrudan veya dolaylı olarak örneğin barajlara, otomobillere ve ısınmaya bunu yönlendirerek (veya mühendislik terminolojisi ile dönüştürerek) yarar sağlayabiliriz. Jeofiziğin mühendislik üretimi yönündeki bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu işlemlerde doğa ( yani madde ve enerji) veri olarak kullanıldığı ve tasarım süreciyle hizmet veya mal olarak ürüne dönüştüğü için bütün bunlar jeofiziğin mühendisliğidir. Dolayısıyla jeofizik bu anlamda bir mühendislik dalıdır.

Bilimi (jeofiziği) sadece bilim (jeofizik) için yaptığımız çalışmalar ile bir uygulamalı bilim demek olan mühendislik (jeofizik mühendisliği) çalışmaları arasında amaç farkı vardır. Sadece bilim için yapılan çalışmalarda "Hangi amaç için ?" sorusuna verilen yanıt "Doğanın yasalarını keşfetme, araştırma, bilme merakı (tecessüs), bilgi birikimi oluşturma" olurken, mühendislikte bu soruya verilen yanıt "toplum için, insanlık için, en azından belli bir çoğunluk kitle için üretim" olmaktadır. Örnek olarak Newton'un Çekim (Gravitasyon) yasasını buluması, jeofizik bilimine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Doğadaki kütlesel çekim formülize edilmiştir. Newton bu yasayı oluşturma sürecinde, topluma bir yararı olup olmayacağını, ekonomik olarak ne getirip ne götüreceğini, belki düşünmüştür, belki de hiç düşünmemiştir. Düşünmek zorunda da değildir. Topluma yararlılık ve ekonomiklik ilkesi çok uzak Galaksilerin araştırılmasında olduğu gibi her zaman hesaba katılmayabilir. Bununla birlikte jeofizik mühendisliği çalışmaları ile bu yerçekimi yasasını kullanarak yeni petrol alanlarının bulunması toplumun pek çok kesimiyle doğrudan ilgilidir ve ekonomik bir öneme sahiptir. Bu açıdan baktığımızda "mühendislik, bilimin toplumsallaşmasıdır" denebilir. Bütün bunlar nedeniyle, tasarım sürecinde jeofiziğin sadece kendisi ( yani pure geophysics) yeterli değildir. Nitel ve nicel açıdan yetkin bir jeofizik mühendisliği çalışması için; ekonomi, hukuk, işletme hatta psikoloji gibi toplumsal bilimlerin yanında teknolojinin her türü (bilgisayar, elektronik, veri işlem teknikleri, teknik resim vb. gibi) bu süreçte etkin olarak kullanılmak zorundadır Burada bir mühendislik zincirinden de bahsetmek gerekir. Bir mühendislik disiplini için ürün olan bir şey bir başka mühendislik disiplini için veri olabilir. Örneğin jeofizik mühendisliği çalışmaları ile bir ürün olarak zemin türü, zeminin kalitesi ve doğadan en ekonomik biçimde binada kullanılacak inşaat malzemelerinden biri olarak da kum ve çakıl belirlenmiş olsun. Bu inşaat mühendisliği çalışması için bir veri oluşturur ve bu verilere dayanarak binasını yapar. Aynı bina bu kez bir elektrik ve kalorifer tesisatı için bir elektrik ve makina mühendisine veridir. Bu veri (bina) baz alınarak elektrik ve ısınma projesi ortaya konur. Böylelikle zincirleme bir neden sonuç ilişkisiyle mühendislik disiplinleri birbirine bağlıdır. Bu zincirde disiplinlerarası zorunsal bir ilişki vardır. Bu ilişki sonucu yetkin bir mühendislik ürünü oluşturulur ( Ercan (1995)?ın de belirttiği gibi tüm bunlar bir proje bağlamında ?yermühendislik projesi, yapı projesi, elektrik projesi, doğalgaz projesi gibi? önceden planlanıp faaliyete geçirilmelidir). Zincirin halkalarından biri olmadığı taktirde sonuçta tam ve mükemmel bir mühendislik ürünü ortaya çıkmaz. Zaten Türkiye?de de asıl sorun buradadır. Mühendisliklerarası işbirliği yeterince gelişmemiştir.

JEOFİZİK MÜHENDİSLİĞİ VE HİZMET ALANLARI

İnsanda öğrenme isteği oluşturan duygu; merak.... Merak, insanın doğayı kontrol altına alma aracı olan araştırma ve bilgiyi doğurdu. Bilgi; güçtür, kuvvettir. Bilgi dağarcığını büyütmek için çalışan insanoğlunun bu tutkusu, onu mağara duvarlarına yaptığı çizimlerden, madde-enerjinin ufuklarına, uzaya, yeryüzünün yapısına ve yer içinin araştırılmasına itti.

Ancak insanoğlunun Yerküre'yi araştırma ufku uzun süre iki boyutlu bir biçimde yüzeyden yapılan incelemelerle, yani dağlar ve okyanuslar boyunca gelişti. İnsanoğlu, her zaman, üçüncü boyut olan yer içini de merak etti. Dünyanın kendisini oluşturan bu katı kürenin içi nasıldı, burada neler vardı?

* İşte insanoğlunun Yerküre'yi ve Evren'i keşfetmek için atıldığı maceranın sürükleyici öyküsü Jeofiziğin öyküsüdür.
* Geçmişte ve günümüzde yerkürenin yapısı nasıldı?
* Dağlar ve volkanlar nasıl oluşuyor?
* Depremler nasıl ve nerelerde olmaktadır?
* İçeceğimiz ve kullanacağımız yeraltı suları nerelerdedir?
* Ya petrol kaynakları...
* Enerjinin, maddenin dünyası...
* Bina, baraj, köprü ve fabrikaların zemin yapısı...
* Bunlar hep jeofiziğin cevaplandırdığı sorulardır, çünkü jeofizik yer içindeki gözümüzdür.

Jeofizik (Latince Ge: Yerküre, Physis: Doğa), dünyamız ve onun etrafını çevreleyen atmosfer ve hidrosfer ile uzayda yer alan diğer gezegenlerin fiziksel özelliklerini, onların yapısı ve oluşan olayların nasıl ve neden olduğunu araştıran bir bilim ve mühendislik dalı olarak tanımlanabilir.

Bu tanımdan, denizlerin, atmosferin, yerkabuğunun, yerin derinliklerinin insanların yaşam sürdürdüğü doğal çevresinin fiziksel yapısı, maden, petrol, su, jeotermal kaynak, endüstriyel hammadde vb. gibi doğal kaynaklar; deprem, heyelan, su baskını, çiğ gibi doğal olayların araştırılması anlaşılır. Ayrıca çeşitli boyut türdeki mühendislik yapılarının zemin araştırmaları ve zemin yapı etkileşiminin analizi, kent planlamalarında mikrobölgeleme çalışmaları da jeofizik mühendisliği uğraş alanlarındandır.

Jeofizik Mühendisliğinin araştırma ve ölçüm yöntemleri ya yerkürenin incelenen bölümüne ve olayına göre ya da belirli fiziksel özelliklerinden yola çıkılarak gruplandırılabilir.

Yerküre'nin ilgili bölümü ve olayına göre jeofizik araştırmalar, Uluslararası Bilim Birlikleri Konseyi (International Concil of Scientific Unions)'ne göre:

1- Sismoloji (deprembilim) ve Yer içi Fiziği araştırmaları
2- Hidroloji araştırmaları
3- Jeomanyetizma ve Aeronomi araştırmaları
4- Meteoroloji ve Atmosfer Fiziği araştırmaları
5- Volkanoloji ve Yeriçi Kimyası araştırmaları
olarak sınıflandırılırlar.

Fiziksel özelliklere dayanılarak oluşturulan jeofizik mühendisliği araştırma yöntemleri, belirli fiziksel özelliklerin arazide (yerinde = insitu) ve laboratuarda ölçülmesi ve bunların amaca göre (hidrolojik, madencilik, yapılaşma, jeoloji vb.) değerlendirilmesi ve yorumlanmasına dayanır.

Genellikle 1900'lerden sonra geliştirilen çeşitli jeofizik yöntemlerde, incelenen fiziksel özelliklere bağlı olarak farklı değişkenler ölçülür ve buna bağlı bir kurumsal çözüm geliştirilir. Başlıca jeofizik yöntemler aşağıda verilmiştir. Gerçekte kayaçların fiziksel özellikleri çok çeşitli olabileceğinden çok farklı sayı ve türde yöntem geliştirilebilir (İlkışık, 1996).

Yerküre'nin çeşitli bölümlerinin araştırılması için çeşitli yöntemler (maden ocakları, sondajlar vb.) vardır. Ancak bunlar çok pahalı olup yerel bilgi sağlarlar. Jeofizik yöntemler ise yerkürenin geniş bir alandaki değişimlerini çok hızlı olarak belirler. Jeofizik aramalar sondajın gereğini ortadan kaldırmaz. Ancak, arama/araştırma programının daha iyi yönlendirilerek zaman ve ekonomik faktörlerin en aza indirilmesine yardımcı olur.

Fiziksel özelliklere göre jeofizik mühendisliği yöntemleri;

1- Sismik yöntemler
2- Gravite yöntemi
3- Elektrik, Elektromanyetik yöntemler
4- Manyetik yöntemler
5- Termik Yöntemler
6- Radyoaktif yöntemler
7- Uzaktan Algılama
8- Kuyu Jeofiziği yöntemleri

 

Jeofizik Mühendisliği yöntemleri, yeryüzünde, havada (uydularla ve uçaklarla) sondaj kuyularında, maden galerilerinde ve laboratuarlarda yapılan ölçmelerden yararlanarak yatırımcı ve mühendis için gerek proje, gerek uygulama aşamasında yararlı birçok bilgiyi çok hızlı ve çok ucuza sağlar.

Bu paralelde jeofizik mühendisliği araştırmalarıyla yapılabilecek çalışmalardan bazıları şunlardır.

* Doğal Kaynakların araştırılması
* Endüstriyel Hammadde
* Maden Aramaları
* Su Aramaları
* Petrol ve Doğalgaz aramaları
* Jeotermal Kaynak aramaları... vb.
* Doğal Olayların araştırılması
* Depremsellik ve Deprem Riski araştırmaları
* Heyelan araştırmaları
* Su Baskını araştırmaları
* Çığ araştırmaları.... vb.
* Çeşitli boyut ve büyüklükte mühendislik yapılarının zemin araştırmaları ve kent planlamalarında mikrobölgeleme
* Bina
* Köprü
* Baraj
* Yol
* Hava Limanı
* Tünel
* Termik ve Nükleer Santral
* Liman... vb. zemin incelemeleri
* Mikrobölgeleme çalışmaları
* Zemin Yapı etkileşimi
* Çevre sorunlarına yönelik araştırmalar
* Yeraltı suyu kirliliği
* Toprak kirliliği
* Atık depolama alanları
* Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) araştırmaları vb.
* Yerküremizin ve uzayın özelliklerinin incelenmesi
* Yerkabuğunun ve Yeriçinin yapısı, bileşimi ve fiziksel özellikleri
* Atmosfer araştırmaları
* Okyanus araştırmaları
* Gezegenler arası ortamın incelenmesi
* Diğer gezegenlerde yapılan jeofizik araştırmalar
* Diğer araştımalar
* Gömülü metal nesnelerin (tehlikeli bidonlar, kaybolmuş metalden yapılmış nesneler vb.) bulunması
* Gömülü arkeolojik eserlerin bulunması.

JEOFİZİK MÜHENDİSLİĞİ VE TOPLUM YAŞAMI

JEOFİZİĞİN PETROL VE MADEN ARAMA / ARAŞTIRMALARINDAKİ YERİ

Yeryuvarı'ndan elde edien fosil yakıtlar ve yararlı minerallerin sürekli artan oranlarda çıkarılması, ekonomiyi ve uygar dünyanın yaşam yollarını tehdit edebilecek, elikulağında bir yokluğun gölgesini hissettirmektedir. 1970'lerin ortalarındaki olaylar, ilerde varolabilecek bu ilişkinin nasıl oluşabileceğini iyi bir örnek olarak göstermiştir. Hem bilinen hem keşfedilmemiş biçimiyle yeryuvarında güncel olarak varolan petrol, doğalgaz ve metalik mineral miktarları kuşkusuz sınırılanmıştır fakat panik oluşturan bilinen rezervler ile ilişkili problem, tüketilmekte olan bu alanların yerini alabilecek yerküredeki yeni "temin"lerin bulunmasıdır. Enerji temini ve mineral kaynakları için arama (exprolation), "kolay" kaynaklar keşfedilmiş ve işletilmiş olduğu için giderek zor bir hale gelmiştir.

Bu duruma meydan okumada, jeofizik mühendisleri daha fazla sofistike (karmaşık, ayrıntılı) arama/araştırma yöntemleri geliştirdiler. 20. yüzyıla kadar, petrol ve katı minerallerin araştırılması/aranması, yüzeyde sızan, mostra veren ya da diğer bir belirti biçiminde direkt olarak gözlenmesi mümkün yataklar ile sınırlanmştır. Böyle basit yöntemlerle keşfedilebilen bir alandaki bütün oluşumun hangi durumda bulunabileceği, yüzeyden jeolojik bilgi gözlemi ile aşağılara doğru projeksiyonla (önkestirme) indirekt olarak gömülü yatakların varlığının açığa çıkarılmasıyla mümkün oluyordu. Zamanla, yeni yeraltı inceleme yöntemlerine intiyaç duyuldu. Bu yöntemler hiçbir jeolojik gözlem ihtiyacı içermiyordu fakat bu yeni yöntemler, konumunun bilinmesi istenen maden yada petrol yatakları için yararlı olabilen gizlenmiş kayaçların yapısı ve bileşimi üzerine bilgi verebilen yerküre'nin yüzeyindeki fiziksel ölçümleri içermekteydi.

JEOFİZİK VE JEOLOJİ

Yüzey üzerinde yada yukarılarında fiziksel ölçümler kullanarak yerküre'nin incelenmesini biz "jeofizik" olarak tanımlarız. Jeofizik ve jeoloji arasında anlamlı bir sınır çizgisi kurmak hiçte kolay olmamasına rağmen, bu iki bilim dalı arasındaki farklılık öncelikle her birinin başlangıç olarak seçtiği veri türüdür. Jeoloji , yüzeyden çıkarılan ya da kuyulardan elde edilen kayaçlar üzerindeki direkt gözlemlerle yerküre'nin incelenmesini, onun yapısı ve bileşiminin elde edilmesini ya da böyle gözlemlerin analiziyle onun tarihinin incelenmesini içerir. Diğer taraftan jeoizik, uygun aletleri ile genellikle yüzey üzerinde ya da yukarılarında (uçak ile), onların fiziksel özelliklerinin ölçülmesiyle indirekt bir bakış açısıyla gizlenen yerküre'nin bu bölümlerinin incelenmesini içerir. Jeofizik ayrıca, gizlenmiş bölgelerin yapısı ve bileşimi üzerine yararlı bilgiler elde etmek için ölçümlerin yorumlanmasını da içerir. Yer bilimlerinin bu iki dalı arasındaki fark kesin çizgilerle belirlenmemiştir. Örneğin kuyu logları jeofizik bir yöntem olmasına rağmen geniş olarak jeoloji çalışmalarında da kullanılmaktadır.

Geniş anlamıyla jeofizik, yerküre'nin içinin bileşimi ve yapısını incelemek için aletler sağlar. Yeriçi hakkındaki bilgilerimiz kuyular ve maden ocaklarıyla sınırlanmıştır. Daha derinlerdeki bilgimizin tamamı jeofizik gözlemlerden gelmiştir. Yerkabuğu, manto ve çekirdeğin varlığı ve özellikleri, depremlerden sağlanan sismik dalgaların incelenmesinden elde edildiği kadar yer'in gravite, manyetik ve ısısal özelliklerinin ölçülmesiyle de elde edilir. Böyle çalışmalar için geliştirilen aletler ve teknikler, hidrokarbon ve mineral aramaları için de kullanılmaktadır. Aynı zamanda jeofizik yöntemler, yer içinin tabiatını daha akademik amaçlı araştırmak için kullanılan prospeksiyon uygulaması için aygıt olmaktadır. Teorik ve uygulamalı jeofizik alanları, ayrımı yapay olan içiçe geçmiş birbirine bağlı alanlardır.

JEOFİZİĞİN TEKNOLOJİK MEYDAN OKUYUŞU

Jeofizik mühendisliği (exprolation) teknolojinin bağıl olarak yeni bir alanıdır. Demir içeren minerallerin 1600'lere kadar önceye uzanan tarihlerde manyetik pusula ile arandığı bilinmektedir, fakat yalnız geçen yüzyılda maden araştırmasında kullanılmak üzere özel aletlere sahip oldu. Jeofiziğin katkılarıyla ilk petrolün bulunması 1924'de yapılmıştır. Onun tarihi boyunca, arama jeofiziğinin aletleri ve teknikleri sürekli olarak hem performans ve hem de ekonomi olarak gelişti. Bu ilerleme yeni maden/petrol yataklarının bulunması için varolanların tükenmesinden sonra yeni yeteneklerin geliştirilmesi için acımasız bir dürtü olmuştur. Çoğu jeofizik ölçümler başlangıçta aletlerin saha tekniklerinin ya da yorumlama yöntemlerinin yeterince iyi olmaması nedeniyle açıkça hatalı sonuçlar vermiştir. Zamanla bu teknolojinin sürekli desteği ile aşılmış, böylece jeofizik mühendisi, kendi bulunduğu durumdan daha hızlı koşmak zorunda olan ivmelenen bir değirmen üzerindeki insan gibi sürekli gelişmiştir, dinamik bir duruma sahip olmuştur.

Jeofizik mühendisliğinde, teknolojik gelişme çeşitli türlerde olmaktadır. Bazı durumlarda yeni teknikler araştırılan çevre ile ilgili problemlerin çözümü için geliştirilmektedir. Kıyı bölgelerinde, Tundra, ya da lav içerikli bölgelerde, özel bir mantığa ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak böyle bölgelerde "gürültü" türleri sık sık istenen jeofizik bilgi ile girişim oluşturmaktadırlar (karışmaktadırlar) ve özel teknikler böyle girişimlerin bastırılması için geliştirilmek zorundadır. 1950'lerde analog bilgisayar teknolojisine giriş ve 1960'lardaki sayısal bilgisayarlar, jeofizik verilerin her türünün kayıt edilmesi ve veri işleminde yeni kapasitelere olanak tanımıştır.

 

II. Dünya Savaşı'nı izleyen teknolojik devrim, jeofizik mühendisliğinin etkinliğine geniş derecede katkı koyan birçok bilimsel gelişmeyi oluşturdu. Elektronik bilgisayarlar, mekroelektronik, veri-işlem teknikleri ve navigasyon uydular, uzay çağının nimetleri olarak jeofizik mühendisliğinde petrol ve diğer doğal kaynakların araştırılmasında geniş kullanım olanağı buldu.

JEOFİZİKTE İNSAN KAYNAĞI

Jeofizikte insan kaynağı ile ilgili ilk çalışma, SEG (Society of Exploration Geophysicists) tarafından hazırlanarak 1989 yılında yayınlanmıştır. SEG'in çalışmasında dünyada jeofizik mühendislerinin toplam sayısı jeoefizik mühendislerinin ülkelere göre dağılımı, eğitim düzeyleri ve branşlaşma konularına yer verilmiştir. Türkiye'de bu ülkelerle birlikte (Batı Avrupa grubunda) ele alınmıştır. Akkoyunlu (1995)'in yaptığı bir çalışmada aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:

-Bugün dünyada toplam jeofizik mühendisi sayısı ve jeofizik mühendislerinin ülkelere göre dağılımı,
- Ülke ekonomisi ile bu ülkedeki jeofizik mühendisi sayısı arasındaki ilişki,
-Eğitim açısından Türkiye'de jeofiziğin diğer yer bilimleri arasındaki yeri ( Yer Bilimlerinde eğitim veren Üniversite kontenjanları baz alınmıştır)
-Türkiye'de bugünkü kaynaklarca bilinen toplam jeofizik mühendisi sayısı, jeofizik mühendislerinin çalıştıkları kurumlara göre dağılımı,
-Dünyada yer bilimlerinde takım çalışması ve önemi

Jeofizik Mühendislerinin Ülkelere göre Dağılımı

1989'da yapılan araştırmalara göre dünyada toplam 72.000 jeofizik mühendisi bulunmakatadır. Jeofizik mühendisleinin ülkelere göre dağılımına baktığımızda en yüksek rakam Rusya'da (Eski Sovyetler Birliği) olup dada sonra Çin gelir. En düşük sayı ise Afrika'dadır . Bu durum ülkelerin nüfusu ve ekonomik gelişmesi ile ilgilidir. Bu istatistiklerde Türkiye Batı Avrupa grubu altında ele alınmıştır. Ülkelerin sahip oldukları alana bakıldığında her ülke için bu durum değişir.

Bir milyon nüfus başına düşen jeofizik mühendisi sayısının ülkelere göre dağlımına baktığımızda en yüksek rakam Avusturalya'da görülür.

Ülke ekonomisi diğer bir değişle bir ülkede kişi başına düşen yıllık gelir miktarına göre Ülkeleri üç gruba ayırabiliriz. Bunlar gelişmekte olan, gelişmiş fakat yeraltı kaynağı açısından fakir, gelişmiş ve kaynakça zengin ülkelerdir. İlk gruba giren ülkeler Hindistan ve Kenya, ikincisi Almanya, Fransa, Japonya, Hollanda, üçüncü grupta ise Avusturalya, Kanada, Norveç, Rusya ve ABD'dir.

Türkiye ise bu üç grubun hiç birine girmemektedir. Bunun en önemli nedeni ise mevcut jeofizik mühendisi sayısı ile kişi başına düşen yıllık gelir miktarı arasında büyük uçurum olmasıdır. Jeofizik Mühendisi sayısı fazla ancak gelir miktarı düşüktür. Gelişmiş ve kaynakça zengin ülklerle karşılaştırıldığında Türkiye'de bir milyon nüfus başına düşen gelir miktarı daha düşüktür. Gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu guba bakacak olurasak jeofizik mühendisi sayısının nüfusa oranı 4'ün altındadır. Bu ülkeler, hem ekonomik yönden hem de insan kayanağı konusunda dışa bağımlıdır.

Üllkemizde Jeofizik Mühendislerinin Yer Bilimleri içindeki Dağılımı ve Konumu

Türkiye'de jeofizikte yürütülen faaliyetlerin braşlara göre dağılımında, jeofizik mühendislerinin yalnız bir branşta çalıştıkları kabulü yapılmıştır.

Türkiye'de çalışan jeofizik mühendisleri şu uzmanlık alanlarında görev alır. Akademik çalışma yürüten % 31.6 oranındadır. Bunu % 24.8 oranla maden sektörü (MTA, ETİBANK) izler. Yeraltısuyu arama çalışmaları için yalnızca kamu şektörüne bağlı kurumlar ele alındığında (DSİ, Köy Hizmetleri, ASKİ, İSKİ) bu oran % 18.1 dir. Türkiye'de toplam jeofizik mühendislerinin % 13.9 kadarı hidrokarbon arama ve geliştirme çalışmalarını yürütür (TPAO). Jeoteknik hizmetlere baktığımızda (TCK, DLH, EİEİ, DHMİ, GAP İdaresi, İller Bankası) % 5.3 'ü bu alanda çalışır. Özel sektörde bu oran % 6.1 dir.

Yer bilimlerinin gelişimi diğer bilim dallarında olduğu gibi iyi yetişmiş insan gücü ve teknolojiye bağlıdır. Temelde yatan en önemli faktör, teknolojiyi finanse edebilecek iyi düzeydeki ekonomidir. Gelişmiş ülkeler ve gelişmemiş ülkeleri birbirinden ayıran etken, ekonominin yanısıra insan faktörüdür. İnsan faktörü ise eğitime bağlıdır. Jeofizikte insan kaynağı jeofizik çalışmalara yapılan yatırım da ülke ekonomisine ve eğitim düzeyine bağlı olarak değişir.

Türkiye'de jeofizik eğitimi veren yüksek öğretim kurumlarnda diğer yer bilimleri ile jeofizik mühendisleri karşılaştırıldığında; İTÜ için jeofizik mühendislerinin yer bilimcilere oranı % 26.2 dir. Burada jeofizik mühendisliği bölümü dörtte bir oranındadır. İstanbul Ünivesitesi'nde ise Jeofizik mühendisliği bölümü % 36.5 oranındadır. KTÜ ve Kocaeli Üniversitelerinde %50 oranınada jeofizik mühendisi alınırken Dokuz Eylül Üniversitesi % 17.7 oranında, Ankara Üniversitesi % 35.6, Süleyman Demirel Üniversitesi % 33.3 oranında kontenjan ayırmıştır.

Yer Bilimlerinde (Earth Sciences) Takım Çalışması

Yer bilimlerinde yürütülen çalışmalar temelde mühendislik ve bilimsel çalışmalar olmak üzere sınıflandırılabilir. Yeraltı kaynaklarının iyi değerlendirilmesi ve ülke ekonomisine en verimli şekilde kazandırılması bu iki grubun yürüttüğü takım çalışmasına bağlıdır. Takım çalışmasının temelinde branşlar arası güven yatar. Örneğin bir jeoloji mühendisinin kuyu verilerinin yorumunu yaparken bir jeokimyacı ile ortak çalışması ve bilgi alışverişinde bulunması gerekebilir. Elde edilebilecek sonucun güvenilirliği farklı branşlarda çalışan kişilerin işbirliğine bağlıdır.

Takım çalışmasında sürekli karşımıza çıkan en önemli iki sorun dil ve kültür sorunudur. Burada kültür sorunu mühendislik ve bilimsel çalışmaları içerirken, dil sorunu branşlar arası kavram farklılığından doğar. Bunun için yalnızca petrol endüstrisini incelersek; burada görüldüğü gibi bir çok branş birlikte çalışmaktadır ve tümü dil ile kültür açısından farklıdır. Burada olduğu gibi petrol endüstrisi sayısal ve sözel dili bilimsel nedenlere dayandırarak mühendislik problemini çözmeyi amaçlar. Bunun sonucu gurup çalışması kavramı ortaya çıkar. Büyük ölçekli takım çalışmasına geçilmeden önce branşlar kendi aralarında dil engelini kaldırmalıdır.

ULUSLARARASI JEOFİZİK PROGRAMLARI

Jeofiziğin temel bir özelliği, genişleyen bir zaman aralığında birçok yerden elde edilen çok miktarlarda veri niceliklerinin kaydı, toplanması, karşılaştırılması, analizi ve sentezinin gerekliliğidir. Bu, uluslararası işbirliğini ve koordinasyonunu, geniş bilim adamı ve teknisyenleri grubunu ve en hızlı elektronik bilgisayarlarla desteklenen laboratuar aktiviteleri kadar sofistike alet donanımının da kullanıldığı geniş arazi programlarına ihtiyaç duyan kompleks ve zor bir görevdir.

Genelde jeofiziğin çeşitli disiplinleri daha ileri bir geleceğe sahiptir yani onlar insan düşüncesi için temel öneme sahip olguları kapsarlar. Aile ve iş çevresinde meteorolojik ya da diğer jeofizik olaya dayanan yönetim kararına ihtiyaç dumadan nadir gün geçirilir. Jeofizik çalışmalar bilim adamları kadar ülkelerle de ilişkilidir ve jeofizik programlarının planlanması resmi ve gayri resmi kişilerin çabalarının temel bir fonksiyonu sonucu oluşmuştur. Uluslararası hükümetlere bağlı kurumlardan biri olan Birleşmiş Milletler'in uzmanlaşmış ajansları, çeşitli programaları kapsayacak şekilde (örneğin UNESCO -Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü- hidroloji ve oşinografi sahasında, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) atmosfer bilimi alanında) oluşturmuşlardır. Uluslararası hükümetlerle ilgisi olmayan (nongovernmental) yapılaşmalar durumunda, böyle aktivitelerde, Uluslararası Bilim Birlikleri Konseyi (ICSU)'nin bileşen disiplinleri, öncelikle Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği (UJJB) gibi bilimsel birlikler ile bireysel Jeofizik programlarına karşılık gelen özel bilimsel ve birliklerarası komiteler yer alır. Bu programlarda açığa çıkan eğilim, hükümetlerle ilgili-ilgisiz (resmi - gayri resmi) kurumlaşmalar arasındaki işbirliğinin artmasıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sıksık böyle özel oluşumları teşvik etmiştir.

Geniş kapsamlı uluslararası Jeofizik Programları hem sayıca hem de büyüklük olarak (nicelik ve nitelik) artmıştır ve bu Uluslararası Jeofizik Yılı (UJY)'nın muhteşem başarısına bağlanır. Uluslararası Jeofizik Yılı (1957-1958) bilimle ilgisi olmayan halkın ilgisini ve hayalini de esir almıştır. Bilim adamları için UJY, hemen hemen global ve hemen hemen eşzamanlı gözlem programlarına izin verdiğniden başarılı idi ancak jeofizik çalışmalar seferlerin yan uğraşını değil amacı oluşturmuştur. Antartika kıtası ve onun atmosferinin düşey ve yatay problanması seferlerin ana amacı olarak jeofizik çalışmaların muhteşem örneği idi (maalesef şimdi de!)

Çeşitli savunulabilir ve zahmete değer projeler, uluslararası bir jeofizik programında varolabilirken, böyle bir program finansal ve personel desteğinin artan varlığını işletmek için sadece bir girişim değildi fakat araştırma ve ilişkili alanlarda teknolojinin düzenli ilerleyişi ile global bir temelde planlama yapmak için oldukça tedbirli bir girişimdi. Eşzamanlı ya da en az koordineli çalışmalar için ihtiyaçların var olması nedeniyle bir mekan ya da zaman parçasında yeni ya da gelişi güzel bir şekilde genişleyen programlara girmek etkili ya da ekonomik değildir. Bu bağıl olarak yeni gözlemsel çalışma türleri üzerine temel bir nokta koyan uluslararası jeofizik programının görünümünün kesin olarak nedenidir, diğer yanda bu programlar önemli sonuçları (başlangıcından bu yana biriktiren insanlık için) oluşturabilir. Aynı zamanda varolan programları sınamak ve onların yetersizliklerini (alet, şebeke, eğitim gibi) bilmek için (özellikle onlar daha yeni çalışmalar için temel öneme sahipse, seçilen bir gözlem ve inceleme periyodu sırasında da bu zayıflıklar en aza indirilir ya da ortadan kaldırılır) gereklidir. Uluslararası jeofizik Programı ortaklık için izin verilen bütün ülkelerin ek avantajlarına sahiptir.

GÜNEŞE YÖNELİK PROGRAMLAR

Temmuz 1957'den Ekim 1958'e dek olan süre Uluslararası Jeofizik Yılı (UJY), öncelikle güneş ve yer atmosferleri üzerine yoğunlaşmış ve koordineli jeofiziksel araştırmalarının uluslararası olarak kabul edilen süresi idi. Onun güçlü insanlık etkinliği olması kadar güçlü güneş etkinliği ile de sınırları çizilmiştir, bu iki faktör nedeniyle kabul görmüştür. 1960'lar ile görülmüştür ki UJY'na yeni bir liyakat olarak konu, yoğunlaşma ve koordinasyon olarak izleyen minumum güneş aktivitesi sırasında ikinci bir uluslararas? zaman dilimi oluşturulabilir. Bu periyod, maksimum ve minimum güneş aktivitesi zamanında olaylar ve parametreler arasında bir karşılaştırmaya izin veren Ocak 1964'den Eylül 1965'e dek süren Uluslararası Sakin Güneş Yılı (USGY) olarak isimlendirilmiştir. USGY program, JBBK tarafından uluslar, birlikler ve izleyen disiplinlerde tartışmaların temeli oldu; bunlar, meteoroloji (16 km yukarıda atmosferin geniş ölçekteki fiziksel ve dinamik karakteri), Jeomanyetizma, aurora, airglow, iyonosfer, düşey geliş, adsorbsiyon, kayma çalışmaları artı roket ve uydu verisi), güneş aktivitesi, kozmik ısınlar, uzay araştırmaları ve aeronomi. 71 ülke USGY'na ortaklık etti ve sonuçlar bilimsel dergilerde ve USGY'nın Annals'larında yedi ciltte özetlenerek yüzlerce araıtırma makalesi olarak görüldü.

USGY'nı izleyen güneş-yer disiplinleriyle ilişkili ulusal ve uluslararası işbirliği, Güneş-Yer Fiziği Üzerine Birliklerarası Komisyon (IVCSTP)dan geldi. Başlangıç amaçları, uluslararası aktif güneş yılı (IASY) olarak bilinen maksimum güneş aktivite peryodu (1968-1970) üzerine idi. Bu peryod için spesifik koordineli programlar izleyen alanlarda gerçekleştirildi. Güneş-Yer çevresinin dinlenmesi (monitoring), proton flare, iç gezegenlerin manyetik alanlarının konfigürasyonlarının dağılımları, manyetosferin karakteristikleri, kesişen nokta deneyleri, manyetik rüzgarlar, düşük enlem auroraları, yukarı atmosferin yapısı ve dinamiği, iyonosferik kimya ve iyonosferik dağılımlar.

KATI YER JEOFİZİĞİ PROGRAMLARI

Dünya manyetik ölçümleri olarak bilinen, katı yerküre çalışmaları kadar uzay problemlerine de yönlenmiş olarak, yüksek derecede etkin bir program, Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği'nin Dünya Manyetik Ölçüm Kurulu tarafından UBBK yararına koordine edildi. Bu program?n amacı, 1965 epokunda, yerin manyetik alanı konusunda duyarlı ve ayrıntılı olarak ön fikir birliğine ulaşmaktı. Yüzey ve havadan elde edilen verinin her ikisiyle mümkün olan 1965'e ekstrapole edildi. Ve birçok özel gözlem programlar?na girişildi. Tanımsal bir iskelet ile yüzeyde ve yüzeyden 100 km yukarısındaki (roket ve uydularla) normal ve normal dışı olarak sınıflandırılabilen jeomanyetik olguların ilerideki (gelecekteki) gözlemleri kurulabildi.

 

Arı katı yerküre disiplinleri için, koordineli programlara ihtiyaç jeofiziğin diğer dallarından oldukça azdır. Zamandan zamana birçok temsili alanda düşünülen belirli çalışmalar yerine getirilir getirilmez spesifik bir alanın hızla ilerleyebileceği görülür. Böylesi çaba, UJJB ve altı diğer UBBK Birliği'nin üst manto komitesi tarafından organize edilen 1960'ların ortalarında pik aktivite olan "Üst Manto Programı" için bir durumdur. Vurgulanan amaç, yerkürenin üst mantosunun indirekt olarak problanması idi.

ULUSLARARASI HİDROLOJİ ONYILI

Onun muazzam önemine rağmen, hidroloji daha az gelişmiş jeofizik bilimlerinden biridir. Özellikle gelişmiş uluslarla global su problemlerine önemli katkılar sağlamak amacıyla UNESCO, Uluslararası Hidroloji Onyılı'nı oluşturdu. UNESCO'nun koordinasyon konseyi, UBBK'nin Su Araştırması Üzerine Bilimsel Komite (COWAR)'dan elde edilen ilerleme ile onyılın planlaması ve promosyonu için merkezi ajans idi. Koordinasyon konseyi, şebeke Planlama ve Dizayn, Global Su Dengesi, Hidrolojik haritalar, temsili ve deneysel havzalar, kırıklı kireçtaşı havzaların hidrolojisi, doymuş ve doymamış zonlardaki su içeriğini belirlemek için nükleer teknikler, hidrolojik döngüde insanlığın etkileri, su basması ve onların hesaplanması ve bilginin değişimi, yayın, standardizasyon problemleri, öğrenim ve eğitimi içerecek biçimde çalışma programı grupları kurdu.

OŞİNOGRAFİK PROGRAMLAR

Oşinografik Jeofizik programlar için ön koordinasyon kurumu, UNESCO içinde özerk bir örgütlenme olan Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonu (IOC)dur. IOK'ya bilimsel katkı, UBBK'nin Okyanus Araştırması Üzerine Bilimsel Komite (SCOR) tarafından sağlandı. Uluslararası Hind Okyanusu Seferi (Expedition) gibi azçok sınırlanmış genişliğe sahip Uluslararası Osinografik programların bir kaçına girişilmiştir (1961-1966). Bununla birlikte, bu tür yama-çalışma programları, çeşitli aktivitelerde üstünlük sağlanması zor olduğu için tatmin edici değildir. Sonuç olarak, SCOR tarafından, global bir perspektife vejyonal çalışmaları koyan "Dünya Okyanusu Araştırmaları için Genel Bilimsel Yapı" başlığı altında bir döküman üretmiştir. Hemen hemen eş zamanlı olarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Okyanus Araştırmaları için yeni etkiler sağlayan Deniz Kaynakları üzerine 2172 Çözümünü kabul etti, Uluslararası örgütler, okyanuslar ve onların kaynaklarının araştırılmasına ilişkin genişleyen, ivmelenen ve uzun süreli programlara seri önem vermektedirler.

ATMOSFER BİLİMİ ÇALIŞMALARI

Meteorolojideki güçlü programlar UJY ve USGY ile ilişkili olarak oluşturuldu. Fakat öncelikle uzay teknolojisindeki sonraki gelişmeler uluslararası ışığı atmosfer bilimlerine de uzatmaktadırlar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun iki anahtarı (172 ve 1802) Uluslararası hükümetlerle ilgili (WMO) ve hükümetlerle ilgili olmayan (JBBK) organizasyonları atmosfer bilimlerinde (hem aletsel, dünya hava saati -WWW hem de araştırma ile ilgili Global Atmosferik Araştırma Programı- GARP) olarak gelişim için adlandırıldı.

Dünya Hava Saati (WWW), global veri toplama, işleme ve amacı WMO içinde bütün insanlara optimum hizmet sağlamak olan yayım sistemidir. Lokal ya da global ölçekte laboratuar ya da atmosferdeki araştırmaya ihtiyaç duyabilen WWW'nin bir çok yönü vardır. Sayısal hava tahmini önerir ki genişleyen aralıkta tahmin etmek, izleyen ayrıntı sağlandığı taktirde mümkün olabilir:

1- Atmosfer ve hava-yer sınırında yeterli başlangıç verisi varsa
2- Bütün önemli atmosferik ve sınır süreçleri, problemin fiziksel formülasyonunu yeterince kapsıyordu
3- Son derece sofistike bilgisayarlar ve yüksek derecede doğru ve kararlı nümerik prosedürler kullanılıyorsa... GARP'ın amacı bu hipotezleri test etmektir. Ön altprogramlar bireysel problem alanları ve bireysel coğrafik alanlara, atmosferik modellerin ve atmosferik önceden belirlenebilirliliğin ayrıntılı olarak denenmesi için ham verinin üretilmesiyle gerçek global ve bütün atmosferik gözlem programını kapsayan GARP'ın temel konusu ile girişilmiştir.

Bu programlardan biri GARP Atlantik Tropikal Deneyi (GATE), tpopiklerde yağış üzerine doğuya ait alize rüzgarlarındaki geniş ölçekteki dalgaların etkilerinin keşfini içeren tropik meteoroloji üzerine önemli veri sağladı. Hint Okyanusu Deneyi (INDEX), GARP Global Deney'den elde edilen meteorolojik veriyle entegre olmuş veri ile GARP'ın oşinografik bir bileşenidir.