Gülcan ÖZKAN & Bilge Ertekin FİLİZ & Ebru AYDIN & Lina MİÇOOĞULLARI & Beyza TÜRKOZ Söyleşi

Lina MİÇOOĞULLARI ve Beyza TÜRKOZ SDÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nde Yüksek Lisans öğrencileri olarak akademik çalışmalarına başarılı bir şekilde devam etmektedir.

 

Lina MİÇOOĞULLARI: Hoş geldiniz hocam. Öncelikle bugün bizimle bu söyleşiyi yapmayı kabul ettiğiniz için sizlere çok teşekkür ederiz. Bugün bilim dünyasında kadınların yerini, karşılaştıkları zorlukları ve bu alandaki ilerlemelerini konuşmak istiyoruz. Özellikle 11 Şubat'ın Bilimde Kadın ve Kız Çocukları Günü olarak kutlanması sebebiyle, bu söyleşinin bilimle ilgilenen genç kızlara ve öğrencilere ilham vereceğine inanıyoruz. Başarılı bilim insanlarının deneyimlerini dinlemek bizler için büyük bir fırsat.

Söyleşi boyunca bilimsel araştırmalardan, akademideki cinsiyet eşitliğinden ve kadınların bilimdeki yeri üzerine size birkaç sorum olacak. Öncelikle genel bir soruyla başlamak istiyorum:

Bilim insanı olmaya nasıl karar verdiniz? Sizi bu konuda en çok motive eden şeyler nelerdi?

Prof. Dr. Gülcan ÖZKAN: Bilim insanı olmaya nasıl karar verdim? Öncelikle çalışmayı çok seviyordum ve hâlâ da çok seviyorum. Bunun yanı sıra, Çukurova Üniversitesi'nin laboratuvar lisesinde okumuş olmam ve hocalarımın akademisyen olması beni etkileyen faktörlerden biriydi. Özellikle fizik öğretmenim Güzide Hanım, beni en çok etkileyen kişilerden biriydi. Ancak en büyük etken, meraklı olmam ve çalışmayı sevmemdi.

 

Doç. Dr. Bilge Ertekin FİLİZ: Merhaba! Açıkçası, lisans eğitimim sırasında akademiye çok yatkın değildim, aklımda böyle bir hedef yoktu. Ancak Gıda Mühendisliği bölümünde okurken, bitirme projeleri sayesinde hocalarımızla daha fazla iç içe olduk ve bu süreç beni akademiye yönlendirdi. Sürekli öğrenmek isteyen ve merak eden bir insan olduğum için bu yolda devam ettim.

Doç. Dr. Ebru AYDIN: Bilim insanı olmaya nasıl karar verdim? Çok güzel bir soru. Babam emekli öğretmen ve hayatının her döneminde öğrencileriyle gurur duyan biri oldu. Sürekli yeni şeyler öğrenmek ve öğrendiklerimi aktarmak fikri beni hep heyecanlandırdı. İnsanların yetişmesine katkı sunmanın önemli bir avantaj olduğunu düşündüğüm için bilim insanı olmayı seçtim.

 

Lina MİÇOOĞULLARI: Akademik yolculuğunuzda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Özellikle bir kadın akademisyen olarak herhangi bir engelle karşılaştınız mı?

Prof. Dr. Gülcan ÖZKAN: Bir kadın olarak akademide yaşadığım en büyük zorluk zaman yönetimi oldu. Akademisyen olmanın yanı sıra bir anne, bir eş, hatta evin aşçısı ve temizlikçisi olabiliyoruz. Tüm bunları bir arada yürütmek zor olabiliyor. Doktoramı yurt dışında yaptığım dönemde çocuğumu bırakıp gitmek zorunda kalmam da duygusal anlamda beni zorlayan faktörlerden biriydi. Ancak kadın olduğum için kurumsal bir engelle karşılaşmadım.

Doç. Dr. Bilge Ertekin FİLİZ: Hocamın dediği gibi, en büyük zorluk çocuk ve akademiyi dengelemek. Kadınlar olarak her şeyin ideal olmasını istiyoruz, çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirmek istiyoruz. Bu yüzden birçok şeye yetişmeye çalışırken fiziksel ve zihinsel olarak çok yorulabiliyoruz. Ama kurumsal olarak akademisyen olmam nedeniyle özel bir zorlukla karşılaşmadım.

Doç. Dr. Ebru AYDIN: Benim için de en büyük zorluk akademik hayat ile aileyi dengelemek oldu. Kadın akademisyenler için bu süreç bazen daha yorucu olabiliyor.

Beyza TÜRKOZ: Kadın olmak sizce geçmişe göre daha kolay mı, yoksa hâlâ zorlukları devam ediyor mu?

Prof. Dr. Gülcan ÖZKAN: Bana göre bilim dünyasında kadın olmak geçmişe göre daha kolay. Geçmişte kadın akademisyenler çok daha azdı ve kabul görme konusunda ciddi problemler yaşadılar. Bugün Türkiye’de akademideki kadın sayısı, Amerika ve İngiltere ile kıyaslandığında oldukça iyi bir seviyede. Tabii ki hâlâ kültürel bazı engeller var ama genel olarak geçmişe kıyasla daha kolay olduğunu düşünüyorum.

Doç. Dr. Bilge Ertekin FİLİZ: Ben de hocama katılıyorum. Kadınların bilimsel dünyadaki yeri son yıllarda arttı. Ancak toplumsal dinamikler ve siyasi faktörler de bu süreçte önemli bir rol oynuyor. Daha iyi bir noktada olabilirdik, ancak yine de olumlu yönde ilerlediğimizi düşünüyorum.

Doç. Dr. Ebru AYDIN: Atatürk’ün bize verdiği seçme ve seçilme hakkı sayesinde, birçok Avrupa ülkesinden önce haklarımızı kazandık. Ancak günümüzde hâlâ kadın liderlerin sayısı az. Cinsiyet eşitliği konusunda yol kat etmemiz gerekiyor.

Beyza TÜRKOZ: Kadınların bakış açısı ve çalışma tarzı bilime nasıl farklı bir katkı sağlayabilir?

Prof. Dr. Gülcan ÖZKAN: Kadınlar olarak çok detaycıyız ve bilim zaten detaylardan oluşuyor. Ayrıca iş birliğine erkeklere kıyasla daha açığız. Aynı zamanda daha çalışkan ve hırslıyız.

Doç. Dr. Bilge Ertekin FİLİZ: Kadınlar daha dirençli ve kolay pes etmiyor. Bu da akademide büyük bir avantaj sağlıyor.

Doç. Dr. Ebru AYDIN: Kadınların disiplinli ve analitik düşünme yetenekleri çok yüksek. Bir hedef belirlediğimizde ona ulaşana kadar mücadele ediyoruz.

Prof. Dr. Gülcan ÖZKAN: Ancak bu hırs içe dönük olmalı. Başkalarıyla yarışma moduna girmek, kıskançlıkları artırarak çalışma ortamını zorlaştırabilir. Bu yüzden rekabet yerine kişisel gelişime odaklanmak daha sağlıklı olacaktır.

Beyza TÜRKOZ: Son olarak, bizim gibi bilimle ilgilenen genç kızlara en önemli tavsiyeleriniz neler olurdu?

Prof. Dr. Gülcan ÖZKAN: Özgüvenli olun, pes etmeyin. Bilim azim ve merak gerektirir. Başarı için çalışkanlık ve sabır çok önemli. Ayrıca geniş perspektifli düşünmek, sorgulamak ve ezberden uzak durmak gerekiyor.

Doç. Dr. Bilge Ertekin FİLİZ: Toplumsal basmakalıp düşüncelere takılıp kalmayın. Her şeyi sorgulayın ve daha iyisini yapma yollarını araştırın.

Doç. Dr. Ebru AYDIN: Öncelikle ilgi alanınızı keşfedin ve cesur olun. Bilime katkı sağlamak için büyük hayaller kurun. Şu an Nobel Bilim Ödülü alan bir Türk kadını yok, neden bu kişi siz olmayasınız?

Lina MİÇOOĞULLARI: Hocamlar, samimi yanıtlarınız için çok teşekkür ederiz. Gerçekten ilham verici bir söyleşi oldu.